"Torba"
üst kemer seviyesi sporcuların antrenmanı idi .daboklarımız giyili , çift sıra dizilmiş olarak hafif vuruşlu müsabaka antrenmanı yapıyorduk.Eğitmenimiz her zamanki gibi etrafımızda dolaşarak yapmamız ve yapmamamız gerekenler konusunda fikirlerini aktarıyordu.Herkes kendi partneri ile meşgul iken bir anda salonumuzda aslında hiçbir zaman olmayan ve olmaması da gereken bir olay gerçekleşti. Bir birinin partneri olan Hasan ve Mehmet isimli iki arkadaşımız bir anda birbirlerine son derece sert ve acımasız vurmaya başladılar ki bunun sıradan bir müsabaka değil kavgaya dönüştüğünü hepimiz anladık.Salonumuzda ilk defa gerçekleşen bu olay karşısında donakaldık ve hepimiz antrenmanı yarıda keserek eğitmenimize dikkat kesildik.Çok sert bir ceza vererek bu iki arkadaşımızı cezalandıracağını bekliyorduk.
Eğitmenimiz
-"hadi çocuklar birbirinize sarılın ve barışın" dedi.
-"Her biriniz Hatanın kendisinde olduğunu kabul edin" .
Birbirlerine karşı soğuk durdular ve sarılmaya yanaşmadılar.Birbirlerini affetmeye hiç niyetleri yok gibiydi.
  Eğitmenimiz son derece soğuk kanlı idi olayı tebessümle karşıladı.Bir süre durduktan hasanla Mehmeti südükten sonra hepimize hitaben
-"Hadi çocuklar toplanın bakalım etrafıma bugün sizlere çok önemli bir hayat dersi aktaracağım"
-"Bu hayat deneyimine hepiniz katılın" dedi..
Tabi ki ister istemez katılmak zorunda idik.
Salonumuzda iki tane vuruş torbası asılı idi. Yan yana duran bu torbaların karşısına Hasan ile Mehmeti geçirdi.
"Bakın şimdi çocuklar dedi.Hasanın karşısındaki torbanın adı "Mehmet" olsun, Mehmet'in karşısındaki
torbanın adı ise "Hasan" olsun.Bu iki arkadaşımız sevmedikleri ve hatalı gördükleri rakiplerini acımasızca yumruklamaya başlasınlar.
-"Durmak yok, acımadan vuracaklar.Ne zamanki tamam ben "affettim" hata bende imiş diyene kadar vuracaklar" dedi.
Verdiği komut ile Hasan ve Mehmet torbalara vurmaya başladılar.Vururken de hasan Mehmet'te, Mehmet'te Hasana vurduğunu farz ederek sert ve acımasız vuruyorlardı.Biz ise sonucu merak içinde gözlüyorduk.

Aradan "bir süre" geçti, sonra "bir süre" daha. daha sonra bir süre daha, zaman geçtikçe her iki arkadaşında yumrukları kızarmaya, kolları yorulmaya bitkin ve halsiz düşmeye başladılar.Kan ter içinde kaldılar
Eğitmenimiz arada bir:
-" Affettim deyince bırakabilirsiniz, ancak inat edin ve sonuna kadar gidin diyordu"
Bir süre sonra her iki arkadaşta ellerimiz kızardı yorulduk bittik diye şikayete başladılar.Hepimiz gülüşmeye başladık.Her iki arkadaş lehine tezahürata başladık.
Aslında bu tezahüratın arkasında alaycı bir yakşaşım tarzıda vardı.Çok mahcup oluyorlar ama renk vermemeye çalışıyorlardı.
Hasan ve Ahmet yapmaya çalıştıklarının aslında kendilerine ters tepmeye başlayan ağır bir ceza olduğunu anladılar.
Sonunda dayanamadılar Hasan "Ahmet" adlı torbayı, Ahmet'te "hasan" adlı torbayı affetti
Eğitmenimiz gülümseyerek dedi ki:
Görüyorsunuz ki affetmeyerek aslında kendimizi cezalandırıyoruz.Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz.Herkes bize gülmeye başlıyor ve küçük duruma düşüyoruz.affetmeyi karşımızdaki insana bir ihsan olarak kabul ediyoruz.Halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.

    Bu hepimize büyük bir ders oldu.Salonumuz içinde ne zaman olumsuz bir hadise meydana gelse ,hemen hatayı kendimizde arayıp karşımızdakini affetme yarışına girdik.

Şimdi büyük başarılara imza atmaya hazır mükemmel bir ekibiz.
Peki ya siz , sizler nasılsınız.Yoksa daha affedilmeyi bekleyen arkadaşlarınız mı var?.........