BUDA

Buda, yeni öğrencilerine, bir oğlu olan “dul baba” hikayesi anlatıyor.

 Adam bir iş seyahatindeyken, hırsızlar evine girmiş, evi yakmış ve oğlunu kaçırmış. Baba eve döndüğünde, evinin kül olduğunu ve oğlunun da yanıp ondan geriye yalnızca küllerinin kaldığını düşünmüş.

Kalbi kırılan baba, külleri toplamış ve yanından hiç ayırmadığı çok güzel bir kavanoza koymuş.

Biraz zaman geçmiş, oğlu hırsızların elinden kaçmış ve eve, babasına koşmuş.

 Gece geç saatte eve gelen çocuk, kapıyı çalmış. Baba, derin uykusundan uyanmış ve seslenmiş,

-          "Kim o?"

Oğlu yanıtlamış,

-          "Benim, ..baba, … oğlun."

Acıyla öfkelenen baba, kötü kalpli bir çocuğun ona numara yaptığını düşünerek, oğlunu kapıdan kovmuş. Oğlu kendini anlatmaya çalışmış, ama baba dinlememiş. Sonunda çocuk bir daha dönmemek üzere oradan ayrılmış.

 Bu öyküden sonra;

Buda yeni öğrencilerine şöyle der,

-          " Bazen gerçek olduğunu düşündüğünüz bir şeye öyle sıkı tutunursunuz ki, gerçek kapınıza geldiğinde, onu içeri almazsınız."

-          İnançlarınızın kaçı gerçekten size ait ?

-          Kaç tanesine kişisel deneyimleriniz sonucunda ulaştınız ?

-          Doğru olduğuna inandığınız şeyleri sorgulamak konusunda ne kadar açıksınız ?

Sokrates'in bir sözü vardır:

"Üzerinde düşünülmemiş yaşam, yaşanmaya değer değildir."

         Ciddi bir öğrenci olarak sizin öncelikli çalışmalarınız, içsel dünyanıza odaklanmalıdır. İçsel dünyanızın kâşifi olmalısınız.

Metin DALGIÇ