Taekwondonun müsabaka
sporu olarak gelişimi
Hepimiz biliyoruz ki Taekwondo bir Kore
geleneksel dövüş sanatı ,fakat aynı anda da olimpik olmuş bir spor dalı.
Taekwondonun bu şekle (geleneksel dövüş sanatından -spora)dönüşme tarihinin
detaylarını geniş olarak izah edeceğiz.Nasıl oldu da kısa bir sürede bir
spor dalına dönüştü...
Kore'de 1970'li yıllarda taekwondo içinde yeni şablon kalıplar ( temel
poomse kalıpları) ve yeni dövüş teknikleri gelişmeye başladı.
Bu yeni teknikler dövüşçülerin hız ve güçlerini koruyarak maksimum verim
alacakları şekilde dizayn edildiler.Kore'de yeni, dinamik şablon kalıplar (poomselerde
ortaya konan temel hareketler) ,eski geleneksel kalıplarla
değiştirildiler. Bu eski şablon kalıplar (hyung) hala itf (internasyonal
taekwondo Federasyonu) bünyesinde kullanılmaktadır ve Dünyanın birçok
ülkesinde sportif değerler taşımasa da geleneksel manada öğretilmektedir.
Misal geleneksel manada tek tekme ardından gelen tek yumruk tekniğinin
yerini koşar ve döner tekmeler aldı.Geleneksel taekwondocular yeni tekniklerin çok
yüksek olduğundan ve güçten yoksun olduklarından şikayet ettiler.Yeni
hareketlerin herkes tarafından yapılamayacağı için taekwondonun halktan
kopup az sayıda atletik insan (sporcu) tarafından icra edilebileceğini, bu
nedenle de halktan soyutlanacağını dile getirdiler.
Spor bilimciler ise eski tekniklerin çok yavaş olduğunu bu nedenle de seyir
zevki olmayacağını, taekwondonun dünyaya açılımı için spor haline
getirilmesi ve seyir zevki olması üzerinde durdular.
Bazı taekwondo organizasyonları sıkı kuralcı olarak bu geleneksel yapı
üzerinde kurulurken, bazıları da sportif karakter kazanması için
çalıştılar.Kimileride bu iki yapıyı birleştirmeye çalıştılar.
Taekwondonun bu gelişimine bakmak ve bu açıdan tartışmak gerekirse ilk önce
bakmamız gereken ülke Fransa'dır.
PİERRE DE COUBERDİN
18 ve 19 uncu yüzyılda Fransa Avrupa'da en güçlü ülke idi.Her nasılsa ordusu
pratik olarak savaşma yeteneğini kaybetti.İngilizlerle bile savaşlarında çok
büyük donanmaları ufak İngiliz deniz kuvvetlerine karşı kaybetti. İngiliz
orduları genellikle hep kazandılar.
Pierre De Coubertin bir Fransız aristokratı idi,sürekli olarak Fransız ordu
komutanların savaş planları için kendi aralarında yaptıkları tartışmalara
dikkat etti.Şunu gördü Fransa'nın lider insan yetiştirme yeteneği
yoktu.Milli karakteristik özellikleri olan ve kitleleri sürükleyen farklı
özelliklere sahip insanlara ihtiyaç vardı.Bu nedenle eğitim sistemi üzerine
yoğunlaştı.İngiliz eğitim sistemini araştırdı.Orada Aristokratların
eğitiminde sporun ne kadar farklı bir rol oynadığının farkına vardı.
Fransa'da bireysel ve takım oyunları vardı.Ancak bunlar basit
aktivitelerdi.Aristokrasi tarafından düşük seviyeli oyunlar kabul edilirdi.
Tabi ki aristokrasinin oyun tarzları vardı .Ama bunlar eskrim çok
ferdi idi.Aristokraside grup psikolojisini oluşturacak spor şuuru yoktu.Yani
spor eğitimlerinin bir parçası değildi.İngilizlerde ise spor, sosyal
aktivite olarak ağırlıklı bir yer tutuyordu ve eğitimlerinin önemli bir
parçası idi.
Bu İngiliz liderlerini ,Fransızlara göre daha kavgacı hırslı huysuz
yapıyordu ancak yinede birlik ve beraberlikleri kriz dönemlerinde bile
bozulmuyor,takım ruhu daha da kuvvetleniyordu.
De Caubertin, İngilizlerin gerek birbirleri ve gerekse diğer ülkelerle olan
kuralcı geleneksel yapılarını dikkate aldı.Konuşmalarındaki kullanılan
sportif terimleri not etti. Gördü ki İngilizlerin eğitimlerindeki sporun
yeri onları kurallara uymayı adet edinen bir toplum haline sokmuş..Çünkü bir
oyun kurallara bağlı olarak oynandığında kaybeden ve kazanan belli oluyor
kimsenin itirazı kalmıyordu.Kaybedenler kutluyor, kazananlar da fazla
böbürlenmiyor ,kendilerini kaybetmiyorlardı.Çünkü sadece uydukları kurallara
göre kazanabildiklerini,başka zaman ve başka ortamda kaybedeceklerini
bilebiliyorlardı.
Gözlemlerinden yola çıkarak,sporun eğitimde davranış bozukluklarını düzelten
ve kişilerin karakter yapısını geliştiren en önemli eğitim araçlarından biri
olduğu sonucuna vardı.Sporun insanın içindeki şiddet duygusunu azalttığı ve
kurallara bağladığını keşfetti.
Sporun uluslar arasıdaki askeri ve politik çarpışmaların yerini alabileceği
sonucuna vardı.Bu şekilde toplumlar birbirlerine çok daha iyi
yaklaşabilirler ve tanıyabilirlerdi.O güne kadar insanlar yabancı milletleri
hep harp sahasında görmüşler ve düşmen olarak yaklaşmışlardı.Rekabetleri kan
dökme üzerine idi.Spor yarışmalarında bir araya gelirlerse hep eskisi gibi
rekabet edecekler ve hem de dostluk ilişkileri kurabileceklerdi.
Ailesindeki askerlik geleneğini yıktı, eğitim yöntemlerine ağırlık verdi ABD
ve Avrupa'yı dolaştı.Bu arada eski olimpiyat alanını ortaya çıkarmaya
yönelik Arkeolojik çalışmaların yürütüldüğü Yunanistan'a gitti. Spor
ve Eğitim kavramı üzerinde araştırmalar
yaparken, eski antik çağlarda yapılan olimpik oyunların yeniden
canlandırılması gerektiğinin garkına vardı.Bu ülkeler arasındaki ilişkileri
canlandırmada çok büyük bir etken olacaktı.
1892 yılında kurulmasına yardım ettiği Atletik Sporlar Birliğinin bir
toplantısında Modern Olimpiyat Oyunları düzenlenmesini önerdi. Bu
konuda gerekli çalışmalar yapılmaya başlandı,yeterince liderler ikna edildi
ve ilk olimpik oyunlar 1896 yılında Atina'da yapıldı.Bu kısa zamanda elde
edilen büyük bir başarı idi.İki yıl
sonra Paris'te toplaman Uluslararası Atletizm Kongresinde 1896 yılında
Atina'da Olimpiyat yarışlarının düzenlenmesine karar verildi. IOC(
Uluslararası Olimpityat Komitesinin) ilk başkanlığına Coubertin
seçildi.(1886-1925)
Okullarda beden eğitimi derslerinin konulmasını ilk sağlayan kişilerden
biridir.1937 de ölen Coubertin modern spor anlayışının kurucularından
biridir.
JİGERO KANO
Aynı zamanlarda Japonya 300 yıllık kapalı bir feodalizm döneminden çıkmak
üzere idi ve Jigero Kano Japonya'yı modern çağa taşımaya çalışan Japon
aydınlarından biri idi.Kano özellikler İngiltere'yi çok takdir ediyordu ve
akıcı bir şekilde İngilizce biliyordu.İngiliz felsefesi, ekonomisi
,politikası ve spor kültürü dersleri almıştı.Felsefi olarak spor doğu
kültürlerinin tamamlayıcı bir parçası değildi.Doğu kültürlerinde bir spor
kavramı yoktu.Zaten bu nedenle de batının "spor" kelimesi bu kavramı
tamamlayıcı olarak doğu dillerinde yer almıştır.
Kano dövüş sanatlarına hevesli idi, fakat Japon dövüş sanatları çok yavan ve
sıkıcı idiler.Japonya 300 yıl Shogunların askeri militarizmi altında olaysız
yaşadı.Shogunların varlığı dövüş sanatlarına bağlı idi ve geçimleri haltan
zorla bir şeyler almaktı.Dövüş sanatları soyguncu ve kaba insanların işi
gibi görülürdü.Dövüş sanatlarına bu gözle bakılır hayattaki pratiğinin
insanları incittiğine hükmedilirdi.Hareketler teknik kapasiteden yoksundu
küçük pratik faydalarının dışında kaba ve öldürücü idiler.
Kono dövüş sporları çalışmasının full-kontak olması gerektiğine
inandı, gerek teknikler ve gerekse onları uygulayanlar gerçekçi olmalıydı,
hareket serbestliği ve özgürlüğü olmalı ve uygulayanlar tüm değişik
varyasyonlara adapte olabilmeliydiler.Bu nedenle eski samurayların tüm
Jiujitsu tekniklerini bir araya getirerek harmanladı ve Kododan okulunu 1882
de kurdu.Bu modern JUDO sporunun başlangıcıdır.
Kano serbest dövüşü (Rondori) geliştirdi.Kano bir Jujitsu teknisyeni idi ve
bunun tüm tehlikeli çalışma tekniklerini biliyordu.Kano kendi jujitsu
çalışma programını kullandı , ve tüm tekniklerin çalışma programlarını
geliştirdi.(Kodokan Judo).Tüm
zor uygulamalara yer verdi.Ancak incitici risk faktörlerini tamamen ortadan
kaldırdı.Eski ataları zamanından kalan öldürücü kaba teknikleri
güzelleştirdi .Sadece öldürücü olmaktan değil ,incitici olmaktan bile çıkardı.Kaba ve
güç teknikleri kırış tekniklerine yönlendirdi ve gösteri haline
getirdi.Teknikleri daha çok hıza ve güce kavuşturdu. Sportif teknikler eski
öldürücü tekniklerin yerini aldı.
Pratikte mükemmel manada rakibe zarar vermeden uygulanan JUDO teknikleri,
müsabaka formatı olan Shiai hepsi bu serbest,hızlı ve güçlü ama zararsız
dövüş tekniklerinin gelişiminden doğdular.
1890 lü son yıllarda Japonya'da
düellocular ve dövüşçüler çok sıradan bir şeydi.Bu dönemlerde de yeni doğan
Kodakan Judo ile eski Jujitsu arasında sürekli rekabet oldu.Kodokan Judo
sık sık itibarını eski Jujitsuya karşı korumak zorunda kaldı. Yöneticiler askerleri ve polisleri için en
iyi çalışma metodunu belirleme girişiminde bulundu, bu nedenle de bunlar
arasındaki yarışmalara sık sık sponsorluk yaptı.Bu zorlu mücadeleden hep
Kodokan judo galip çıktı.Çünkü icrası basit ama çok seki üst seviye
tekniklere dayanıyordu. Yarışmalara ve gösteri dövüşlerine çok uygun bir
yapı arz ediyordu.Basit teknikler hızlı ve güçlü olduğundan ,zor ve ağır
tekniklere sahip Jijutsuya üstünlük sağlıyordu.Tekniğin çalışma
metotları tekniğin kendisinden daha önemlidir.Judo basit çalışma metotları
ile herkesin yapabildiği teknikleri içeriyordu ve Jujitsu teknikleri ile
aynı işi görebiliyordu..Bu nedenle zamanla Japonya'da Jujitsu hemen hemen
unutuldu ve yerini JUDO aldı.
Kono Coubertin'in modern olimpiyat fikrinin etkisinde kaldı, geliştirdiği
judo birkaç 10 yıl içinde tüm dünyada yaygın evrensel bir spor dalı haline
geldi.Coubertin'in yolunu takip etti.Spor oyunlarının evrensel dostluk
ilişkilerini geliştirdiğine inandı.1906 yılında Uluslararası olimpiyat
komite üyesi oldu ve bu görevi 1938 de ölünceye kadar takip ettirdi.1964
yılda Judo olimpik bir spor dalı olarak olimpiyatlarda yer aldı.
Jigero Kano doğunun kaba ve öldürücü dövüş
sporlarının, zarif ve ince tekniklere kavuşarak bir spor dalı haline
gelmesinde baş rolü oynayan en önemli şahsiyetlerden biridir.
GİCHİN FUNOKOSHİ
Gichin Funakoshi
Shotokan karateyi 1922 yılında Okinowa'dan Japonya'ya Kodokan Judoya
bir alternatif olarak getirdi.Tanıtılırken de jododaki
kavramak,fırlatmak,eklem kilitlemek veya boğmak yerine yumruk ve
tekmelerin daha pratik ve geçerli olduğu vurgulandı.
Funakoshi
, karate tekniklerinin çok güçlü olduğuna inandı, ancak serbest stil
müsabakalarında test edilmemişti ve tehlikeli idi.( O zamanlar bugünün
modern müsabaka koruyucu ekipmanları yoktu).Onun bu konudaki öz deyişi "bir
yumruk bir ölüm, bir tekme bir ölüm idi"
Bu nedenle serbest stil müsabakalarında karate teknikleri hafifletilmeli
idi.Hafif temas veya temas etmeden tekniğin gösterilmesi gibi gerçek bir
dövüş sanatının aksine yeni düzenlemeler yapılmalı idi.
Funakoshi
Shotokan Kareteyi değiştirdi. Sert darbeleri doğuran uzun, güçlü
adımlar yerine kısa adımları empoze etti.Öldürücü tekniklerdeki güçü azalttı
ve bu tekniklerin etkisini kaldırdı.
Funakoshi'nin
öğrencilerinden biri olan Masatoshi Nakayama,
serbest judo müsabakalarından gelme biri olarak onların eğlenceli ve zevkli
olduğunu biliyordu.Funokoshi'ye neden Karatede buna benzer serbest müsabaka
stilleri olmadığını sordu.Fonosahi öneriyi önceleri ret etti,Çünkü karate
teknikleri çok güçlü idi ve full-kontact diye adlandırılan biçimde
kullanılamazdı.Bu karatenin seviyesini düşüreceğine inandı.
Funokoshi'nin 1950 de ölümünden sonra Nakayama Shotokan Karatenin başkanı
oldu ve serbest müsabaka stilini geliştirdi.Bunu müsabaka ekipmanları
oluşturarak ve müsabıkları koruma altına alarak sağladı.Sahotakan karate
böylece hafif temas vuruşlar şeklinde olmak üzere serbest müsabaka haline
geldi.Teknik yapılır yapılmaz hakem maçı durduruyor ve teknik atan lehine
kırmızı veya mavi bayraklar kaldırılarak puan veriliyordu.Daha sonra maç
devam ettiriliyordu.Daha sonra bu stil sürat ve dönüşüm olarak çok gelişti
ve bugünkü çok popüler karate müsabaka stilleri doğdu.Bu Shotokan karatedeki
ilk teknikler ve müsabaka formları aynı zamanda taekwondo müsabaka
formlarına temel teşkil etmiştir.Müsabakalarda kullanılamayacak çok güçlü
karate teknikleri ise sürekli geliştirilerek kırış teknikleri haline
getirildi.
SPOR/ GELENEK İKİLEMİ
Taekwondoda sportif
anlayış bir ikilem yarattı.Geleneksel anlamda taekwondo müdafaaya dayanan
bir dönüş sanatı idi ve karşıdan yapılan ilk ataklara müdahale biçimlerinden
oluşuyordu.
Geleneksel bayrak veya puan müsabakasında atak yapan ve skora ilk ulaşan
puanı alır.Puan müsabakasında net puan oluşunca maç durur ve defans yapan
tarafından yapılan bloğa değer verilmez puan gösterilir.İlk saldırganın
tekniği zayıf kalmışsa ve bu tekniğe savunma yapan çok iyi bir blok yapmış
ise bu kez savunma yapana puan verilir saldırganın tekniği dikkate alınmaz.
Biz taekwondonun her zaman defans için olduğu düşünüldü, ancak sportif
anlayışta saldırgan olan her zaman avantajı elde tutar.Taekwondo müsabakası
açısından,bu durum taekwondonun felsefi temelleri ile pek uyuşmaz.Bu durum
bir ikilem meydana getirir. Taekwondoda müsabaka anlayışı taekwondonun bir
parçası mıdır veya gerçek taekwondo pratiğinden bir kopma mı söz konusudur?
Bu soru bugün bile hala tartışılmaktadır.
Geleneksel Taekwondo çalışmalarında aşırı güç çalışması yoktur.Bugünkü gibi
günde 6-7 saat en ağır antrenmanlarla güç toplamak,rakiplere daha sert
vurmak vurmak ve onları incitmek amacı iledir.Savunma amaçlı değil, sadece
vurmak ve incitmek amacı ile çalışma metotları geliştirilmektedir.Kafaya
vurup rakibi sersemletmek ve bayılmak ve bu sayede sadece bir maç kazanma
hırsı taekwondonun felsefi prensipleri ile uyuşmamaktadır.Taekwondonun
bugünkü çalışma sertliği ve sıklığı , savunma amaçlı bir çalışma biçimine
zıttır.Kişiler rakiplerine zarar vermek için, kendi bünyelerine bile zarar
verecek derecede aşırı çalışmaktadırlar.Bu çalışma spor, sağlık, yaşam
amaçlı değil sadece müsabaka amaçlıdır.Günlük basit taekwondodaki
kiremitlerin,torbaların,elliklerin yerini insanlar almaktadır. Buda
geleneksel taekwondo anlayışı ile uyuşmamaktadır.Kanonun daha bir asır
önceden tespiti bu idi.Dövüş sanatlarında bu derecede sert tekniklerin
müsabaka amaçlı kullanılmasını istemiyordu.Zaten Jujistsuyu , Judoya
dönüştürmesindeki amaç da bu idi.Dövüş sanatlarındaki spor müsabakaları
eğilimini görmüş hiç olmazsa teknikleri yumuşatarak kişilere zarar
verilmesinin önüne geçmek istemişti.
Kore'de 1960lı yıllarda bir kaç çalıştırıcı koruyucu ekipmanlar
kullanarak ( bugünkü göğüs koruyucular dahil) serbest müsbaka da full kontak
metodunu ( başa vuruşun serbest olduğu müsabaka biçimi) denemeye
başladılar..Burada da Kano'nun sürekli hareket sistemine yaklaştılar. Yani
bugünkü gibi kağıt ile devre arası puanlama sistemine geçildi.Çünkü her
puanda maçın kesilip puanın işareti sporcuları aşırı saldırganlığa
itiyor.Savunma yapanın bloğuna veya blok sonrasındaki kontrasına imkan
vermiyordu.Buda rakipler arasında dengesizlik oluşturduğundan ,saldırgan
olana avantaj getiriyordu.Bu taekwondodaki raund sistemi ne geçişin
ilk denemeleri idi ancak o zaman pek rağbet görmemişti.
Az bir kesim yani WTF( Dünya Taekwondo Federasyonu) kurucuları bunu
kabullendi ve denemeye başladı. Ancak
General Choi Hong Hi yönetimindeki ITF ( Enternasyonal Taekwondo
Federasyonu) buna karşı çıktı ve halada karşı çıkmaktadır.
Yeni sistemde aslında defansif teknikler daha öne çıktı.Çünkü puanlama
müsabakasında ( puan oluşunca maç kesiliyor ve puan işaret
ediliyor.Bugünkü kix-bokstaki gibi) Burada gardını tutan ve rakibe zayıf bir
teknik atsa bile saldırana puan veriliyor ve maç kesiliyordu, savunma
yapanın kontrasına imkan kalmıyordu.Amaç sertliğin ve yaralanmanın önüne
geçmek gibi görünse de hep saldırmaya prim verilmiş oluyordu.Gardı tutup
sıradan zayıf bir teknik bile atılsa puan çıkıyor puan işareti için
maç kesilip tekrar başlayınca da ,aynı şeyler tekrarlanıyordu.Halbuki yeni
sistemde savunma yapanın kontralarına imkan tanındı.Bu nedenle gereksiz ilk
saldırılar ortadan kalktı.Sporcular saldırıp ilk puan almaya çalışmayıp daha
gerçekçi müsabaka yapmaya başladılar.Sahte dövüş gösterilerinin
yerini gerçek dövüşler aldı.
Bu tezi savunanlar Kano ve Caubertin'in fikirlerini benimsediler.Bir spor
dalı ne kadar yangınlaşır ve insanları bir araya getirirse o kadar insanlığa
ve barışa hizmet eder.Bu nedenle daha sertmiş gibi görünen WTF'nin savunduğu
sistem kısa zamanda yaygınlaştı ve taraftarı arttı.Organizasyonları çoğaldı
ve farklı ülke insanlarını bir araya getirmede önemli bir rol oynadı.
YENİ TEKNİKLER
Bu full
kontak sürekli müsabaka anlayışı gelişmeye başladıkça, Taekwondodaki eski
tekniklerde netleşmeye başladı. Çünkü çoğu eski taekwondo tekniği hızlı ve
verimli teknikler değildi.Tıpkı Kano'nun jujitsuyu değiştirdiği gibi
bunlarda da değişim gerekiyordu.Çünkü spor müsabakası için verimli olmayan
tekniklerdi.Geleneksel taekwondodaki kamçı atar türü döner tekmeler çok
zayıftı.Bunun yerini spor taekwondosunda kalçaların döndüğü veya komple
dönüşler yapılan daha güçlü ve sert tekmeler aldı.Geleneksel taekwondodaki
gardı kapalı tutarak ayak ile blok yapmak ve sonradan kontra yumruk veya
tekme çıkarmak ,bu yeni tekmeler karşısında müdafaa yapmak için çok zayıf
kaldılar.Tekmenin gücü karşısında kolla yapılan bloklar etkisiz kalmaya
başladılar.Çünkü ayakların kütlesi ve gücü ile kolların kütlesi ve gücü
arasında dağlar kadar fark vardı.Bu nedenle tekmenin etkisinden kaçarak
kurtulmak, ona kollarla blok yapmaktan daha mantıklı gelmeye başladı.Bu
nedenle spor taekwondosunda sağa sola veya içeri hareketlenmeler veya kontra
atmalar ,blokların yerini almaya başladı.Bloklar etkisini kaybetmeye yerini
direk müsabaka taktiklerini bırakmaya başladı.
ITF nin yürüttüğü geleneksel taekwondoda Bloklar başlı başına bir teknik
kabul edilir ve zayıf bir atağa karşı güçlü bir bloğa puan verilir. WTF de
ise blokların teknik bir değeri yoktur.Rakipten gelen tekmenin gücünü
azaltmaya yararlar.Çoğu zamanda da sert bir tekmenin gücünü kesmede yetersiz
kalırlar.
Bugün neoryo-chagi tekmeleri dediğimiz tekmelin vurgulanması da bu
dönemdedir.Çünkü 1970' li yıllardan önce yayınlanan taekwondo kitaplarında
bu yukarıdan aşağı tekmelerle ilgili bir açıklamaya rastlayamazsınız.Bu
yakın bir gelişmedir.Bu neoryo-chagilere karşıda etkili bir blok
bulamazsınız.Yukarı seviye bloklar yukarıdan-aşağıya yer çekimini de
arkasına alarak gelen son derece sert tekmelere karşı etkili
olamazlar.Kolunuz kırılabilir.Bu nedenle en etkili yol -"rakibe girerek veya
rakipten uzaklaşarak"- tekmeden kaçmaktır.
Geleneksel taekwondonun tüm döner tekmelerinde ayağın topuk kısmı ile vuruş
varken,spor taekwondosunda ayağın üst kısmı ile yapılabilen döner
tekmeler kullanılmaya başladı.(Burgu palding, Burgu tolyo denilen tekmeler
gibi)
Geleneksel öne ve yana tekmelerde vücut düz tutulur ve diz yukarı kaldırılır
daha sonra ayakla ileri veya yana tekme atılır.Spor taekwondosunda ise dizin
çekilişi ve ayağın hareketi birleştirilir.Arada hiç zaman ayırımı olmaz yani
hareket parçalı olmaz bir bütündür.Diz yukarı içe kaldırılarak rakibin
tekmesine karşı koruyucu olarak tutulur.Vücut tekme boyunca pek fazla
hareket etmez.Diz kasıkları kaplayacak şekilde içeri hafifçe döndürülerek
tutulur.Bu şekilde de daha hızlı bir vuruş elde edilebilir.Gerçekte de bu
tekme atan ayak aynı anda hem defansif ve hem de ofansif amaçlı
kullanılabilir.Örnek olarak, rakip gelmekte olan ön tekmeye karşı yönünü
değiştirebilir bu anda da tekme atan sporcu tekmesini yarıda keserek
yükselen ayağını kontratağa karşı koruyucu olarak kullanarak kesebilir.Yani
yükselen ve içe kıvrılarak kasığı kapatan ayak bu aşamadan sonra hem defans
ve hem de saldırı için kullanılabilir.
Geleneksel ön (Yopça)tekmeler vücudun dışından geniş olarak atıldığından
saldırıya fazla maruz kalıyordu, spor (müsabaka) taekwondosunda diz hemen
yukarı ve içe doğru hafif döndürülerek vücut korunmaktadır.
Geleneksel yan tekmelerde diz kaldırılıp tekmeye hazır pozisyona gelince
rakibe doğru gidilir ve tekme atılır.Bu esnada kontraya çok müsait bir
açıklık doğar.BU nedenle müsabakaya asla uygun değildir.Sportif taekwondoda
dizin kalkması ve vuruş eş zamanlıdır.Bu esnada da vücut hafifçe döndürülür
bu döndürme hem savunma hem de güç ve hız oluşumu açısındandır.
Geleneksel geri tekmede kişi önce ayağını düz olarak yukarı çeker,Dizi
geniş açılı olarak ayak kalkar ancak bu esnada da yine tekmelere açık bir
pozisyona düşer.Sportif taekwondoda ise ayak böyle düz ve geniş olarak
kaldırılmaz.Muhakkak surette içe kasığı örtecek konumda diz kıvrılarak
kaldırılır.Dizin yaptığım açı mümkün olduğunca çok dar açı olur.Bu gene hem
koruma amaçlı ve hem de hızlı bir geri tekme atabilme amaçlıdır.
Geleneksel roundhause -dolyo chagilerde tekme atacak ayağın dizi düz bir
şekilde yukarı çekilir vücut ileri hareket ederken aniden dışarı
çıkartılarak vuruş yapılırdı.Buda vücudu kontralara açık duruma
getiriyordu.Defans sistemi kayboluyordu.Spor taekwondosunda ise diz yine öne
ve içe karına çekiliyor ve ayak kasık bölgesini kapatacak şekilde diz
hafifçe döndürülüyor ve bundan sonra tekme atılıyor.Böylece rakipten gelecek
bir yan tekme (Balding) veya dolyo-chaginin önüne geçiliyor.
Aynı şekilde döner yan tekmeler( burgu Balding) geleneksel taekwondoda çok
açıktan, dengesiz ve savunma tedbirsiz atılıyordu.Spor takwondosunda ise diz
yukarıdaki tekmeler gibi çekilerek teknik yapılır ve teknik vuruş yaparken
vücut yana sağa yatırılır.Burada rakibin dolyo-chagisine karşı vücut
alçaltılarak tekme yenmekten korunulur. Çünkü spor taekwondosunda bloklar dolyo-chagi gibi sert kontra teknikleri önlemede etkisiz kalır.
Yukarıda izah etmeye çalışılan şudur.Geleneksel taekwondo zaten savunma
odaklı olduğundan saldırı teknikleri zayıf yavaş ve dengesizdir.Geleneksel
taekwondoda savunma bloklara oturtulmuştur.Spor taekwondosunda bu açık
giderilmeye çalışılmış saldırı konumunda ,savunma açıkları vermemek ve
tekniklerin güçlü ,hızlı ve sert atılması sağlanmıştır.
Spor taekwondosunda yeni müsabaka stratejileri geliştirilmiştir.Bloklarım
müsabakada kullanımı son derece azaltılmıştır.Ataklara ani kontra atak
teknikleri geliştirilmiş vücudun sağa ,sola, geri hareketleri çok ilerlemiş,
savunma vücut hareketleri üzerine oturmuştur.Çünkü spor taekwondosunda
gelişen bir neoryo-chagi blokla karşılanıp kontra bir yumruk atılarak
savuşturulabilecek bir tekme değildir.Bu tekmeden kaçamazsanız kesinlikle
sakatlanma ile yüz yüze kalırsınız.Güçlü dollyo ve neoryo chagilerin doğması
yumruk ve blokların önemini sıfıra indirmiştir.
Gerek ataklarda ve gerekse savunmada geleneksel taekwondo da yumruklara önem
verilirken ,sportif taekwondoda yumruklar hemen hemen tarihe
karışmaktadır.Gösteri amaçlı poomselerde yer almaktan öteye müsabaka değeri
kalmamıştır.
Sportif taekwondonun savunma stratejisinde geleneksel taekwondodaki
gibi yumruk ve bloklara değil hızlı ,dinamik ayak ve vücut hareketlerine
önem verilmiş tüm tekmelerin temelleri müsabaka ruhuna uygun olması için
daha sert ve hızlı olmaları amacı ile değiştirilmiştir.
Sportif taekwondoda rakibin ataklarını direkt kesmek yerine, ondan daha
güçlü bir hareketle kontra atak teknik çıkarmak daha fazla önem
kazanmıştır.Yani atağa daha güçlü atakla savunma yapmak prensibi
uygulanmaktadır.Bu nedenle de stepler ve ayak hareketlerinde çok hızlı bir
değişim olmuştur.
Sportif taekwondoda yürüyüş adımı (ileri tek adım) hareket olarak çok
doğallaşmıştır.Nispeten daha kısa, direkt bir adım sporcuyu herhangi
bir istikamette doğru daha hızlı yapar.Geleneksel düşük, geniş adımlarda
kişi teknikten önce vücudunu yükseltmek zorunda kalır.Bu nedenle de teknikte
müsabaka için olumsuz olan bir yavaşlama oluşur.
Sportif taekwondoda adımlardan ziyade tıpkı boksta olduğu gibi kırık stepler
söz konusudur. (ileri -geri -yana dans şeklinde adımlamalar).Misal olarak
düz adım direk ileri değil 15 derece yana adım atılarak icra edilir.Adım
atan ayak 15 derece yana atılırken arka ayağın topuğu düzgün bir hatta onun
arkasına çekilir. Bu nedenle her adım vücudun 15 derecelik yana hareketi
demektir.Bunun maçta defalarca yapıldığını düşünürseniz stepin her defasında
dairevi hareketlere neden olacağını tahmin edebilirsiniz.Tıpkı boksörlerin
step taparken kendiliğinden rakip etrafında dönmesi gibi adımlama şeklinin
kendiliğinden bir rotasyon yaptırmasıdır.Bu çeşit tabi ve doğal step
hareketi her türlü tekniğin kolay icrasını sağlar.Bu boksörlerin yaptığı
gibi kısa doğal adımlamalar(stepler).Rakibe çok hızlı uçar tekmeler veya
çift tekmeler atılmasını sağladığı gibi vücudun çok iyi geri kaçmasını veya
ileri hareketini de gerçekleştirir.Bu kısa steplerde sporcu ayak değişimini
sıçrayarak çok çabuk icra edebilir. ( yani ilerdeki ayağını geri gerideki
ayağını ileri alabilir).Bu sıçramalarda kendini rakibe bir adım
yaklaştırabildiği gibi ,rakipten de bir adım uzaklaştırabilir.Eğer
isteyebilirse 3-4 kez ayak değiştirerek rakibin kafasını karıştırabilir
.Böylece hangi ayakla teknik vuracağını gizleyebilir.Bu kısa adımlar kişinin
denge ve hazır o durumunu bozmaz.
Sportif taekwondoda en büyük devrim koşarak atılan tekmelerin doğması
olmuştur.Burada söz konusu olan koşarak atılan uçar tekmeleri
değil,havada atılan çift tekmelerdir. Bu ikim adım atarak çift vurmalar çok
seri ve sert yapıldığından sporcuların kullandığı en gözde tekniklerden
olmuştur.Öyle hızlıdır ki önce sağ ,ardından inmeden direk sol ayakla vuruş
yapılabildiği gibi, sağ ayakla vurup bir step yapıp rakibe kontra şansı
vermeden tekrar aynı sağ ayakla vuruş yapılabilmektedir.
Geleneksel ve sportif taekwondoda temel el hareketleri hemen
hemen benzerlik gösterir.Farklılıklar hızda, açılarda tekniklerin
mesafesindedir. Örnek verirsek, Geleneksel düşük blok dizin dışına doğru
hareket eder. Sportif taekwondoda fazla dışarı açılmaz vücudun merkezinde
kapalı olarak durur ve sadece gelen darbenin azalmasını sağlar. Bu daha
hızlı ve daha verimli bir defans içindir.Bu duruş şekli aynı anda daha hızlı
kontra atağa da imkan verir.
Sportif taekwondonun gard pozisyonunda eller gevşek tutulur, ellerin
vücuttan uzaklığı Amerikan boksunda olduğu gibi aynı
mesafededir(Vücuda yağın ve karın bölgesini koruyacak şekilde). Eğer vücudun
çok önünde tutulurlarsa, sporcu çok fazla açık vererek kontra atağa aruz
kalabilir.Eğer çok kapalı tutulurlarsa da bu kez iyi defans yapılmaz e gelen
tekmenin gücü ile kollar vücuda çarparak kuvveti aynen geçirirler.İyi bir
dövüş pozisyonunda çene içe kıvrılır ve gözle rakibe 15 derecelik bir açı
ile bakar.Yumruklar göz seviyesinde sıkılı tutulur.Spor taekwondosunda
bloklar, bir elle tekmeye karşı blok yaparken aynı anda diğer elle rakibe
yumruk atacak şekilde tasarlanmıştır.
Bu gelişmeler yüzünden taekwondo yavaş yavaş farklı istikametlerde
gelişmeler göstermiştir.Sportif taekwondo WTF (World Taekwondo
Federation) bünyesinde gelişirken ve olimpiyatlara dahil edilirken,
geleneksel taekwondo ITF( International Taekwondo Federation) bünyesinde
faaliyet göstermektedir.Her iki grup taekwondoya kendi görüş açılarından
bakmakta ve diğerinin görülerini ret etmektedir.WTF full kontak( başa vuruş
serbestliği ) ve raun bitimine kadar sürekli müsabaka, ITF semikontak,
fullkontak ( başa vuruş yasak) ve puan üzerine maçın kesildiği
müsabakalar düzenlerler.
GÖZ ÖNÜNE ALINMASI GEREKELİ BAZI NOKTALAR:
Sportif taekwondoda maç süreklidir.Raunt başlar müsabaka kesilmez
ve raunt biter. Başa vuruş serbesttir .Bu bazen incinme riskli
sakatlanmalara yol açabilir.Ardı ardına belli noktaya alınan darbeler
sonunda sakatlığa yol açar.Başa giyilen koruyucular bile başa gelebilecek
darbenin setliğini önleyecek yetenekte değildirler.
Tabi ki sportif ve geleneksel müsabakalar dövüş müsabakası dense de
gerçek bir dövüşü andırmazlar.Gerçek dövüş seyrettiyseniz bilirsiniz kişiler
yumruk ve tekmelerle birbirlerine girerler ,yakalarlar ve kavga yerde devam
eder. Zaten bu nedenle Amerikan güreşi sahte bile olsa gerçek dövüşü andıran
sporlara ilgi daha fazla olur.Taekwondo seyreden biri size dövüş
seyrettiğini ifade edemez. Ancak boks, kix-boks, Amerikan güreşi (pankreas)
daha gerçeği andıran sporlar olduğundan dövüş severlerin ilgisini çeker.
Müsabıklar arasında arkadalşık ilişkilerini geliştirmede sportif taekwondo
daha başarılı olmuş ,kısa sürede yayılmış ve çok taraftar bulmuştur.Ancak
her iki görüşte kurallar üzerine oturur ve sportmenliği öne çıkartır.
Sportif taekwondo ayak teknikleri üzerine kuruludur.El teknikleri
çok cılızdır ve değer verilmez,sadece yardımcı faktördür. Çünkü puan için
sadece tekme atmaya ihtiyaç vardır. Ancak taekwondoda el ayak
vuruşlarının ötesinde çok şeyler vardır.
WTF 'nin devamlı müsabaka şekli daha fazla gelişti ve taraftar buldu.Ancak
sadece bir dalda yapıldı ve müsabaka çeşit zenginliği olmadı.Tek bir
müsabaka şekli vardır.Kuralları bellidir.Ancak bu müsabaka şekli maç
kesintiye uğramadığından kontra atak yapılmasına fırsat veren ve bu nedenle
daha verimli ve canlı bir uygulamadır.
Puan müsabaka tekniğinde ( puan alınınca maç kesilip puan işaret ediliyor)
puan alınınca maç kesildiğinden rakip ataklarda yarım kalmış olur ve maç
daha sıkıcı bir hal alabilir.Ancak ITF bir değil bir kaç çeşit müsabaka
çeşidi koyarak müsabakalarına zenginlik getirmiştir.Ayrıca el tekniklerine
de puan verilmesi, taekwondoya zenginlik katmaktadır.
Sonuç olarak taekwondo değişti ve değişmeye devam edeceğe benziyor.Hızlı
değişime ayak uydurmak sporcular için çok özverili çalışmayı gerektiriyor.
|